Noun serpinti, savruntu, kar serpintisi, kısa süreli kar yağışı, (nadiren sağanak anlamında da kullanılır).
Snow flurries are expected this evening.
Noun ânî telâş, heyecan, şaşkınlık, kargaşalık. a flurry of activity: telâşlı/hararetli faaliyet. The
thought of a long journey put her in a flurry. in a flurry of excitemet: heyecan ve telâşla. A flurry of excitement went round the hall as the king came in.
Noun (borsa) ânî fiyat dalgalanması.
Noun bora, ânî/kısa süreli rüzgâr. A flurry upset the small sailboat.
Noun (zıpkınlanan balığın) ölüm çırpınmaları/ihtilâçları.
Noun telâşlan(dır)mak, telâşa düş(ür)mek, heyecanlan(dır)mak, sinirlen(dir)mek, şaşır(t)mak. get flurried:
telâşlanmak, telâşa düşmek, iki ayağı bir pabuca girmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition